circir
Member
Liebe TT-ler,
Liebe Übersetzer,
heute wende ich mich mit der großen Bitte an euch, mir bei der Übersetzung des nachfolgenden Textes, der mir persönlich sehr am Herzen liegt, zu helfen.
Die Übersetzung setze ich nicht einem Song gleich, dessen Sinn ich nicht auf einmal verstehe. Auch nicht einem Kochrezept, um sicherzugehen, dass ich meinem Mann nicht Mehl statt Salz in die Suppe zu kippen.
Der Text ist mir sehr wichtig, da er nach der Beerdigung meines Schwiegervaters in Umlauf gebracht wurde und ich ihn mir nicht 100%ig alleine herleiten kann.
Über jede Unterstützung und jeden Versuch bin ich dankbar!
Liebe Grüße
"Bugüne kadar ya hiçbir yakınımı kaybetmemişim ya da kaybettiklerim aslında bana o kadar da yakın değillermiş. Katıldığım tüm cenazelerde sanki mevta kendiliğinden gelmiş, musalla taşının üzerindeki tabuta girmiş, tabutunun kapağını elleriyle örtmüş ve kalanların tek görevi namazını kılıp, helalleşip onu bir an evvel defin etmekmiş gibi gelirdi. Cenaze yakınlarıyla göz göze gelmemeye özen göstererek, abdest bile almadan kıldığım namazın bitmesini, tabutun eller üzerinde apar topar taşınıp, cenaze arabasına yerleştirilmesini böylece kendime biçtiğim görevin son bulmasını dilerdim. Acılarımdan, o insanın hiç yaşamadığını veya dün nefes alan biri olmadığına inanarak soyutlardım kendimi. Bazen nesneleştirirdim aklımda, bir bisikleti bir oyuncağı gömmek gibi.
Ama gerçekten bir yakınını kaybettiğinde acı ve hüzün pençelerini saplayarak omzuna tüneyen bir akbaba gibi iniyor yüreğine. Çaresizlik ve kabullenişin akabinde kendinin bile inanamadığı dirayet gösterisi.
Morgda ölümün soğuk yüzü merhaba diyor önce. Kaçamak gözlerle şüpheyle bakıyorsun, gerçekten yakınım mı bu insan diye. Sonra derinlerden bir yerden zorlanarak çıkan bir anımsama, sıcak bir gülümseme ya da gözlerde fer arıyorsun ama nafile. İlk kabul ediş başlıyor. Sonrası bürokratik bir koşturma yasal işlemler, gasilhane organizasyonu, mezar yeri tespiti. Mezarlıkta adamın biri seni bir yere götürüyor ve diyor ki A 22. İşte burası son durak. Bir gün ziyarete gelmek isterseniz elinizde çabuk solacak çiçeklerle sizi bu ada ve pafta numarası karşılayacak burada. A 22. Artık o çok sevdiğiniz insan, o beden, o gülümseme yok sadece A 22 var karşında. O an her şey değişiyor, morgda ölümü kabullenmek başka ama onun artık bir harf ve iki rakama dönüşmesine inanmak bambaşka.
Ağlamak, bağırmak, üzerinde ne varsa ellerinle parçalayıp çıkarmak istiyor insan. Susuyorsun, acılarını ağzından daha büyük bir lokmayı yutar gibi yüreğine gönderiyorsun. İçinden hüngür hüngür ağlayıp böğürüyorsun, görevliye dönüp “ikindi namazına kadar hazır olur, değil mi?” diyorsun.
Cenazede herkes kendi dünyasında, kimi timsah gözyaşları döküyor, kimi kendince ortalığı organize etmeye çalışıyor. Kimi de abdestsiz namazını kılıp, tabutun bir an evvel cenaze arabasına konulup vazifesinin bitmesini bekliyor. Sonra, A 22 ye geliyor herkes, kimi hala timsah gözyaşları döküyor, kimi kimseye duyurmadan içinden böğürüyor. Toprak sanki bir ayıbı kapatmaya çalışır gibi çabuk çabuk atılıyor. Bir parça kuran okunuyor. Herkes yavaş yavaş geri dönüyor. Geriye ise sadece bir ada, pafta numarası kalıyor."
Liebe Übersetzer,
heute wende ich mich mit der großen Bitte an euch, mir bei der Übersetzung des nachfolgenden Textes, der mir persönlich sehr am Herzen liegt, zu helfen.
Die Übersetzung setze ich nicht einem Song gleich, dessen Sinn ich nicht auf einmal verstehe. Auch nicht einem Kochrezept, um sicherzugehen, dass ich meinem Mann nicht Mehl statt Salz in die Suppe zu kippen.
Der Text ist mir sehr wichtig, da er nach der Beerdigung meines Schwiegervaters in Umlauf gebracht wurde und ich ihn mir nicht 100%ig alleine herleiten kann.
Über jede Unterstützung und jeden Versuch bin ich dankbar!
Liebe Grüße
"Bugüne kadar ya hiçbir yakınımı kaybetmemişim ya da kaybettiklerim aslında bana o kadar da yakın değillermiş. Katıldığım tüm cenazelerde sanki mevta kendiliğinden gelmiş, musalla taşının üzerindeki tabuta girmiş, tabutunun kapağını elleriyle örtmüş ve kalanların tek görevi namazını kılıp, helalleşip onu bir an evvel defin etmekmiş gibi gelirdi. Cenaze yakınlarıyla göz göze gelmemeye özen göstererek, abdest bile almadan kıldığım namazın bitmesini, tabutun eller üzerinde apar topar taşınıp, cenaze arabasına yerleştirilmesini böylece kendime biçtiğim görevin son bulmasını dilerdim. Acılarımdan, o insanın hiç yaşamadığını veya dün nefes alan biri olmadığına inanarak soyutlardım kendimi. Bazen nesneleştirirdim aklımda, bir bisikleti bir oyuncağı gömmek gibi.
Ama gerçekten bir yakınını kaybettiğinde acı ve hüzün pençelerini saplayarak omzuna tüneyen bir akbaba gibi iniyor yüreğine. Çaresizlik ve kabullenişin akabinde kendinin bile inanamadığı dirayet gösterisi.
Morgda ölümün soğuk yüzü merhaba diyor önce. Kaçamak gözlerle şüpheyle bakıyorsun, gerçekten yakınım mı bu insan diye. Sonra derinlerden bir yerden zorlanarak çıkan bir anımsama, sıcak bir gülümseme ya da gözlerde fer arıyorsun ama nafile. İlk kabul ediş başlıyor. Sonrası bürokratik bir koşturma yasal işlemler, gasilhane organizasyonu, mezar yeri tespiti. Mezarlıkta adamın biri seni bir yere götürüyor ve diyor ki A 22. İşte burası son durak. Bir gün ziyarete gelmek isterseniz elinizde çabuk solacak çiçeklerle sizi bu ada ve pafta numarası karşılayacak burada. A 22. Artık o çok sevdiğiniz insan, o beden, o gülümseme yok sadece A 22 var karşında. O an her şey değişiyor, morgda ölümü kabullenmek başka ama onun artık bir harf ve iki rakama dönüşmesine inanmak bambaşka.
Ağlamak, bağırmak, üzerinde ne varsa ellerinle parçalayıp çıkarmak istiyor insan. Susuyorsun, acılarını ağzından daha büyük bir lokmayı yutar gibi yüreğine gönderiyorsun. İçinden hüngür hüngür ağlayıp böğürüyorsun, görevliye dönüp “ikindi namazına kadar hazır olur, değil mi?” diyorsun.
Cenazede herkes kendi dünyasında, kimi timsah gözyaşları döküyor, kimi kendince ortalığı organize etmeye çalışıyor. Kimi de abdestsiz namazını kılıp, tabutun bir an evvel cenaze arabasına konulup vazifesinin bitmesini bekliyor. Sonra, A 22 ye geliyor herkes, kimi hala timsah gözyaşları döküyor, kimi kimseye duyurmadan içinden böğürüyor. Toprak sanki bir ayıbı kapatmaya çalışır gibi çabuk çabuk atılıyor. Bir parça kuran okunuyor. Herkes yavaş yavaş geri dönüyor. Geriye ise sadece bir ada, pafta numarası kalıyor."